KASIM2020 Zekeriya Şimşek
Beşlik Simit
Beşlik Simit Atasözlerinden -genelleme olmaları sebebiyle- uzak durmakla birlikte bize özel/özgü deyimlerin hayranı ve meraklısıyımdır. Bunlardan birini paylaşmak istiyorum: Beşlik simit. Erkan Atik’ten referans ile: Bilmem hiç duydunuz mu? Eski zamanlardan, “beşlik simit gibi kurulmak” diye bir deyim vardır. Takvimlerin 1945'lerden 1950'lere doğru yol aldığı yıllar; evde erkeklerin çok kıymetli olduğu bir dönem. Akşamları babalar gelecek diye daha akşamüstünden oturma odası süpürülür, temizlenip toplanırdı; özellikle evin erkeğinin oturacağı köşeye özen gösterilerek! Tek katlı müstakil evin bahçesinden derlenen mevsim çiçekleri vazoya konur, evin kadını saçını başını düzenler, kocasının geleceği saati beklemeye başlardı. Çocukken, bütün bu hazırlıklar yapıldığında, hazırlık biter bitmez hemen her gün gizlice oturma odasına girer, babamın köşesine babam gibi oturup beklemeye başlardım. Ama ben ortadan kaybolur kaybolmaz annem durumu fark eder, oturma odasının kapısını açıp başköşede benim oturduğumu görünce: - Oğlum; gene beşlik simit gibi kurulmuşsun babanın yerine, derdi. Ama ben ertesi gün yine, daha ertesi gün yine aynı hareketi tekrarlar, annemin aynı uyarısı ile kös kös oturma odasını terk ederdim. İşte bunun için “beşlik simit gibi kurulmak” deyiminin hafızamda derin izleri vardır. Hiç unutmam, aklımın ermeye başladığı 1950’lerde bir gün nineme sormuştum: - Nine, beşlik simit gibi kurulmak ne demek? O da beni her zamanki gibi ciddiye alıp şunları anlatmıştı: Eskiden yani simidin 100 paraya (2,5 kuruş) satıldığı yıllarda bazı fırınlarda her gün 5-10 tane kocaman simit çıkarılır, o simitler de fırının en görünen yerine itinayla yerleştirilirmiş. Yüz para bulup da insanların simit bile almakta zorlandığı o yıllarda 5 kuruşa satılan koca simitleri her babayiğit alamaz, ancak zengin ailelerin babaları çocuklarına alabilirmiş. Hâsılı, beşlik simit ayrıcalıklı bir simitmiş. Ninem bana bunları anlatırken beşlik simit için “araba tekerleği gibi” benzetmesini kullanmıştı. Geçen hafta sonu Alaçatı'dayız. Geri dönerken eşim tutturdu da tutturdu ille Urla’ya girip bir tur atalım, iskele pazarından şevketi bostan alalım diye. Mümkün mü kadınlara itiraz? Urla’ya girdik, park ettik arabayı. Çarşıda dolaşıyoruz. Karşımızdaki fırının vitrininde ne göreyim? Çocukluğumun masal kahramanı beşlik simit eskisi gibi başköşeye kurulmuş; bana bakmıyor mu? Tereddütsüz yaklaştım fırına: - Buyurun? - Ustam merhaba. İki normal simit, iki de beşlik simit versene. Usta bıyık altından gülümseyerek: - Ağabey eskilerdensin. Beşlik simidi bilen kaç kişi kaldı ki? - Tevellüt 1945. - Ben de 50’liyim. Afiyet olsun. Ekonomik olarak zorlanmadan simitleri aldım. İskele pazarından da şevketi bostan ve Urla mandalinası satın alarak eve geldik. Eşim kararmasın diye şevketi bostanları limonlu suya yatırırken, ben de aldım beşlik simidi, kuruldum salonun başköşesine, seslendim mutfağa: - Hanım, baksana bir! Hayat arkadaşım mutfaktan gelip beşlik simitle beni salonun başköşesinde görünce, allak bullak olmuş bir yüz ifadesi ve hüznün hâkim olduğu titrek bir duygu tonuyla cevap verdi: - Başköşede istediğin kadar kurulabilirsin çünkü artık baban gelmeyecek! Urla’daki fırın merkezde arasta içine girmeden sola dönülünce caddenin başında, Konal Taş Fırını. Sağlamasını yaptım. İkinci adres, Güzelyalı’daki Göztepe Ekmek Fırını. Tavsiye ederim beşlik simidin tadına bakın! Bakarken de beşlik simit gibi kurulmayı unutmayın! Benimkisi geçmişe özlem filan değil; nostaljiden sözcük olarak ta çağrışım olarak ta uzak dururum. Çabam, geçmişteki değerlerimize -gelenek görenek, örf adet bağlamında- sahip çıkmak ve yaşamak/yaşatmaktır! Geçmişin güzellikleriyle bir arada ve yanına o güzellikte bir şeyler ekleyebilmek… Budur. Meraklısına geçen ayki yazıma ek bilgi: Ekim başında Y.Özdil’in yeni kitabı çıktı. SiaKitap etiketiyle. M.Kemal sonrası ilk kitap ve yayınevi değişikliği. İlginç! Bir kandırma/kandırılma olayı söz konusu olmasın dedi iç sesim… (SiaKitap web sayfasındaysa “üç arkadaşın ortaklığı” olarak gizemli bir hakkımızda beyanına karşılık, şirket İstanbul/Tic.Sic.No.203692-5 kayıtlarında tek ortaklı: S.Yavuz. Buyurun bir başka ilginçlik!)
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.